Eğitim

Unuttuğumuz Mora Türkleri – Ali Fuat Örenç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Unuttuğumuz Mora Türkleri – Ali Fuat Örenç Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Unuttuğumuz Mora Türkleri kimin eseri? Unuttuğumuz Mora Türkleri kitabının yazarı kimdir? Unuttuğumuz Mora Türkleri konusu ve anafikri nedir? Unuttuğumuz Mora Türkleri kitabı ne konu alıyor? Unuttuğumuz Mora Türkleri PDF indirme linki var mı? Unuttuğumuz Mora Türkleri kitabının yazarı Ali Fuat Örenç kimdir? İşte Unuttuğumuz Mora Türkleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi…

Kitap

Kitap Künyesi

Yazar: Ali Fuat Örenç

Yayın Evi: Babıali Kültür Yayınları

İSBN: 9789944118378

Sayfa Sayısı: 304


Unuttuğumuz Mora Türkleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Tüm dünyanın gözleri önünde Avrupa’da katledilen Türkleri oldukça acele unuttuk. Dünyanın Türklerden özür dilemesini gerektiren sayısız sebepten yalnız biri Mora.

Osmanlı’dan bağımsızlık hayaliyle yola çıkan Rum Filiki Eterya ihtilal örgütünün 1814’de başlatmış olduğu serüven,1821’de hayal olmaktan çıktı,3 Şubat 1830’da, kısaca yalnız 16 yıl şeklinde kısa bir sonrasında gerçeklerle buluştu. Elbette bu maceranın başarıya ulaşmasında Helen dostu Avrupalıların gayretleri, Rum isyancıların hayallerinin oldukça ötesinde bir kıymet taşıyordu. Böylece ilk kez olarak Osmanlı Balkanında bir Hıristiyan devlet bağımsızlık kazanırken, fethinden itibaren Ege Denizi’nde mutlak Osmanlı egemenliği de gene ilk kez olarak kısıtlanmış oluyordu.

Rum isyanı kısa sürede acımasız bir din ve ırk savaşı haline dönüştü. Avrupa’dan maddi-içsel destek gören Rumlar, hedeflerinin Mora’da bir tek Türk kalmayana kadar savaşmak bulunduğunu en başlangıcında açıkça duyuru ettiler. Olaylara tanık olan Avrupalı yazarların anlattıklarına bakılırsa, isyan bölgelerinde o şekilde anlamış olur yaşanmıştı ki, Türkler için kimi zaman ölüm kurtuluş oluyordu.

Osmanlı’nın Mora Müslümanları olarak tanımladığı zümre, isyan bittiğinde tamamen tarih sahnesinden silinmiş durumdaydı. Yaşama şansı kabul eden Mora Türkleri ise imparatorluğun çeşitli yerlerinde zor şartlarda hayatlarını devam ettirdiler. O dönemde göçmen organizasyonu meydana getirecek resmî bir kurumun olmayışı, bu ilk Yunanistan göçmenlerinin acılarını daha da derinleştirdi.

İsyanın bitiminde Yunanistan’daki Türk emlak ve vakıfları tasfiye edilirken, bölgedeki asırlık Türk uygarlığı izleri de sonsuza kadar silinmiş oluyordu.

Bu yapıt, Türk-Yunan ilişkilerinin tarihî seyrindeki kırılma noktalarını, objektif-bilimsel kriterlerle ve birincil kaynaklar eşliğinde incelemesi bakımından, şüphesiz günümüz problemlerinin çözümüne ışık tutacak önemdedir.


Unuttuğumuz Mora Türkleri Alıntıları – Sözleri

  • Rum isyanında en büyük vahşet Tripoliçede yaşandı. Burası yönetim merkeziydi. Ayrıca etraftan birçok Türk buraya siğınmış durumdaydı. 1821 sonbaharında asi Rumlar, Mora’nın merkezi Tripoliçe’yi ele geçirerek mühim bir stratejik üstünlük kazandılar. Beş ay süresince 50–60 bin Rum tarafınca aralıksız kuşatılan kaleye desteğe gelen Bayram Paşa, 7 Eylül 1821’de yenilgiye uğradı. Rumlar kaledeki Türklerin İzmir’e nakledilmeleri karşılığı 5 milyon kuruş karşılık istediler. Bu nedenle görüşmeler uzadı. Rumlar Arnavut askerlerin tedbirsiz davranışı yüzünden anî bir baskınla kaleyi ele geçirerek büyük bir kırım yaptılar. Kin dolu Rumlar, Türk mezarlığını dahi kazıp, ölüleri çıkararak yaktılar.
  • Mora’nın stratejik mahallerindenolan Anabolu Kalesi, isyancılar tarafınca kara ve denizden kuşatılmış durumdaydı. O an itibariyle Anabolu’da 7.500 kadar Müslüman mevcuttu. Kuşatma sebebiyle kalede şiddetli yiyecek sıkıntısı yaşanıyordu. İlerleyen günlerde kaledeki Müslümanlar, hayvan leşi ve ayakkabı köselesi yiyerek hayatta kalmaya çalıştı. Buna karşın birçok Müslüman açlıktan öldü. Nihayet kale teslim olmak mecburiyetinde bırakıldı. Kalede yalnız 2.400 Türk sağ kalabilmişti. Müslümanlar, 22 Ocak 1823 tarihinde bir mukavele ile kaleyi Rumlara teslim etmek zorunda kaldılar. Öldürülmeyen Türklerden bir kısmı 10-15 tane Rum eşkıya tekneleri ile Kuşadası ve İzmir taraflarına nakledildi. Bu göçmenlerden bir kısmı Anadolu’ya geldiklerinde uzun süre açlık çektiklerinden, yiyecek yer yemez ölmeye başlamıştı.
  • Atina, 7 Mayıs 1821’den itibaren kuşatma altındaydı. Kaledeki Türkler, bilhassa susuzluğa daha çok yanamadı. İsyan başlarken Atina’nın nüfusu 6 bindi ve bunun ortalama 2 bini Türktü. Rumlar teslim olmaları şartıyla Türklere dokunmayacakları garantisi vermekteydi. Ancak Kolokotronis idaresindeki isyancılar sözlerinde durmadılar ve gene Müslümanlarin çoğunu katlettiler. Atina sokakları kızıla boyandı. Geride kalan çocuk ve bayanlar tutsak alındi yada köle olarak satıldı. Burada yaşanmış olan vahşet görüntüleri, muharebeye gönüllü katılan Avrupalıları isyan ettirecek boyutlardaydı. Atina’daki Türkler’den sadece 270 kadarı bir Fransız gemisi ile İzmir’e sevk edilebildi.
  • Rum isyancılar Tripoliçe’de Rum isyanı süresince gelen en büyük katliamlardan birini gerçekleştirdiler. Tanık olanların kanını donduran saldırılarda, şehirdeki 40 bine yakın Türk 3 gün süresince vahşice öldürüldü. Burada bulunan komutanlar ile ailelerinden oluşan 97 şahıs rehin alındı. Rumlar Türk mezarlığını dahi kazıp, kemikleri yaktılar. İsyancılar, kuşatma esnasında Türkleri gayrete getiren Tripoliçe Kadısı Halim Efendi’yi de üstüne yağ döküp yakmak suretiyle öldürdüler.
  • Meşhur İngiliz yazar William St. Clair, Mora’daki Rum katliamlarını şu çarpıcı cümlelerle aktarmaktadır: “Yunanistan’da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında âni olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildiler. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler. Çiftliklerde veya tecrit edilmiş toplumlar halinde yaşayan Türk aileler kısa sürede öldürüldüler, yakılan evleri cesetlerin üzerine yıkıldılar. Olaylar başlayınca evlerini bırakarak en yakındaki kente sığınmaya çalışanlar da isyancı güruhu tarafından yollarda öldürüldü.. Küçük kentlerdeki Türkler evlerine kapanarak kendilerini korumaya çalıştılarsa da bunlardan pek azı kurtulabildi. Bazı yerlerde açlığa dayanamayarak hayatlarının bağışlanacağına dair onlara söz veren asilere teslim oldular, ama yine öldürüldüler. Ele geçirilen Türk erkekler derhal öldürülüyor, kadınlar ve çocuklar köle olarak asilere dağıtılıyor, ama daha sonra onlar da öldürülüyorlardı. Mora’nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı. Çoğu kez Ortodoks papazlar onlara önderlik ediyor ve sözde kutsal eylemlerinde onları kışkırtıyorlardı”.
  • Sonyel, oldukça geçmeden Mora’daki kentlerin, surlar haricinde başı kesik cesetlerin çürümesinden meydana gelen bir koku ile sarıldığını, başıboş köpekler ve yırtıcı kuşların cesetleri çaladığını, ölü dolu kuyulardaki suların zehirlendiğini, bu yüzden veba salgının baş gösterdiğini vurgulamaktadır. Her tarafta, açlıktan iskeletleşmiş ve korku içinde bulunan Müslüman genç kız ve adam çocuklar inliyorlardı. Bu arada Navarin Rumları, orada meydana gelen korkulu katliamı övünerek anlatıyorlardı. Rumlardan birisi, 18 Türk’ü öldürdüğünü övünerek açıklıyor; başka birisi, 9 hanım ve evladı yataklarında bıçaklayarak iyi mi öldürdüğünü anlatıyordu. Rum isyancılar kısa bir süre ilkin irzlarına geçerek, kol ve bacaklarını kestikten sonrasında surlardan aşağı attıkları bayanların cesetlerini, Helen davasına destek olmak suretiyle Avrupa’dan gelen gönüllülere gururla gösteriyorlardı.
  • Avrupalı müelliflerin de kabul etmiş olduğu şeklinde, 1821 isyanı oldukça kısa bir sürede acımasız bir din ve ırk savaşı haline geldi. Bu süreçte, genel tabiriyle Mora Türklerinin dizgesel bir halde yok edilmiş olduğu birçok Avrupalı gözlemci yazar tarafınca da gözler önüne serilmiştir. Rum isyanı başlamadan ilkin Mora’da Türkler, Rumlar ve Yahudilerle iç içe yaşamaktaydı. Ortaklaşa ekonomik faaliyetler içerisindeydiler. İsyanın anî başlamasıyla saldırıya uğrayan ve kuşatma altında kalan Müslümanlar, hiçbir şekilde bu duruma hazırlıklı değildi. Bu nedenle oldukça sorun çekildi. İsyan süresince açlık ve ölüm günlük yaşamın organik bir parçası haline geldi. haline geldi. Bu büyük kıyımdan yalnız Türkler değil, bölgedeki Yahudiler de nasibini aldı.
  • Yunan kaynaklarında, 1821 isyanı başladığında, 1830 zamanı itibariyle bağımsız olan Yunan Devleti’nin sınırlarına bırakılan yerlerde yaşayan Türklerin sayısı 90.800 olarak verilmektedir. Bu oranın toplam nüfus içindeki nispeti %11,9’a karşılık geliyordu. Eğriboz’da ise 7.163 Türk yaşamaktaydı. İsyan bittiğinde Mora Yarımadası’nda bir tek Türk dahi kalmadı. Sadece Tripoliçe’de 40 bin Müslüman yaşamını yitirdi.
  • Sınır tespitinde Osmanlı’yı son aşama rahatsız eden haksız bir yöntem benimsendi. Müttefikler, mühim olanın yeni ve zayıf bir Yunan devletinin, kuvvetli ve büyük Osmanlı’ya karşı korunması bulunduğunu, o nedenle organik ve aşılmaz bir sınır hattının oluşturulmasının gerekliliğini vurgulamaktaydılar. Tüm konsept bu yönde şekillenmekteydi. Sınır süresince Osmanlı topraklarında aşılmaz dağlar bulunana kadar hattın Rumeli yönüne çekilme uygulaması birçok sınır ihlallerini de bununla beraber getirdi. Böylece asla hesapta olamayan yerlerin Yunanistan’a bırakılması keyfiyeti ortaya çıktı.
  • İbrahim Paşa, o aşamada oldukça eleştiri ve tartışılan bir karar aldı. Tripoliçe’nin yeniden asilerin merkezi ve direniş noktası olmaması İçin kale duvarları ile burçları lağım ile yıktı. ek olarak kale içindeki cami ve mescitler ile bina ve menzillerin tamamını ateşe vererek yaktı. Paşa tarafındaki askerlerle Moton’a döndü. İbrahim Paşanın Tripoliçe’de binaları yıkması padişahı üzmüştü.


Unuttuğumuz Mora Türkleri İncelemesi – Kişisel Yorumlar

Mora yarımadasında Türklere yönelik meydana gelen katliamlar, zulümler ve zorla göç ettirmeler maalesef ki tarihin tozlu sayfalarında adeta unutuldu. Mora Türklerinin yaşamış olduğu bu talihsiz vakaları, batılı devletlerin bu dram karşısında takındıkları tutumu görmek adına bu emek verme ne olursa olsun okunmalı, okutulmalı. Okurken dayanamadığım acıları, Mora’da Türkler yaşamış. Ruhları şad, mekanları aden olsun. (hobbysalads)

Dünyanın Türklerden özür dilemesini gerektiren sayısız sebepten yalnız biridir Mora. 1821’de süregelen isyan 3 Şubat 1830’da, kısaca yalnız 16 yıl sonrasında Mora’nın bağımsızlığı ile sonuçlandı. Rum isyanı kısa sürede acımasız bir din ve ırk savaşı haline dönüştü. Avrupa’dan maddi-içsel destek gören Rumlar, hedeflerinin Mora’da bir tek Türk kalmayana kadar savaşmak bulunduğunu en başlangıcında açıkça duyuru ettiler. Olaylara tanık olan Avrupalı yazarların anlattıklarına bakılırsa; Türkler için kimi zaman ölüm kurtuluş oluyordu. Osmanlı’nın Mora Müslümanları olarak tanımladığı zümre, isyan bittiğinde tamamen tarih sahnesinden silinmiş durumdaydı. Bu yapıt, Türk-Yunan ilişkilerinin tarihî seyrindeki kırılma noktalarını, objektif-bilimsel kriterlerle ve birincil kaynaklar eşliğinde ele almaktadır. Keyifli okumalar… (Hikmet)


Unuttuğumuz Mora Türkleri PDF indirme linki var mı?


Ali Fuat Örenç – Unuttuğumuz Mora Türkleri kitabı için internette en oldukça meydana getirilen aramalardan birisi de Unuttuğumuz Mora Türkleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan bir çok kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF’leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ali Fuat Örenç Kimdir?

Yakınçağ Tarihi alanında önemli emek harcamaları olan İstanbul Üniversitesi Tarih Kısmı Yakınçağ Anabilim Dalı’nda görevli profesör


Ali Fuat Örenç Kitapları – Eserleri

  • Unuttuğumuz Mora Türkleri
  • Yakınçağ Tarihi (1789-1918) Giriş
  • Rodos ve Oniki Ada Yakındönem Tarihimizde
  • Türk – Amerikan Silah Ticareti Tarihi


Ali Fuat Örenç Alıntıları – Sözleri

  • Avrupalı müelliflerin de kabul etmiş olduğu şeklinde, 1821 isyanı oldukça kısa bir sürede acımasız bir din ve ırk savaşı haline geldi. Bu süreçte, genel tabiriyle Mora Türklerinin dizgesel bir halde yok edilmiş olduğu birçok Avrupalı gözlemci yazar tarafınca da gözler önüne serilmiştir. Rum isyanı başlamadan ilkin Mora’da Türkler, Rumlar ve Yahudilerle iç içe yaşamaktaydı. Ortaklaşa ekonomik faaliyetler içerisindeydiler. İsyanın anî başlamasıyla saldırıya uğrayan ve kuşatma altında kalan Müslümanlar, hiçbir şekilde bu duruma hazırlıklı değildi. Bu nedenle oldukça sorun çekildi. İsyan süresince açlık ve ölüm günlük yaşamın organik bir parçası haline geldi. haline geldi. Bu büyük kıyımdan yalnız Türkler değil, bölgedeki Yahudiler de nasibini aldı. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • Mora’nın stratejik mahallerindenolan Anabolu Kalesi, isyancılar tarafınca kara ve denizden kuşatılmış durumdaydı. O an itibariyle Anabolu’da 7.500 kadar Müslüman mevcuttu. Kuşatma sebebiyle kalede şiddetli yiyecek sıkıntısı yaşanıyordu. İlerleyen günlerde kaledeki Müslümanlar, hayvan leşi ve ayakkabı köselesi yiyerek hayatta kalmaya çalıştı. Buna karşın birçok Müslüman açlıktan öldü. Nihayet kale teslim olmak mecburiyetinde bırakıldı. Kalede yalnız 2.400 Türk sağ kalabilmişti. Müslümanlar, 22 Ocak 1823 tarihinde bir mukavele ile kaleyi Rumlara teslim etmek zorunda kaldılar. Öldürülmeyen Türklerden bir kısmı 10-15 tane Rum eşkıya tekneleri ile Kuşadası ve İzmir taraflarına nakledildi. Bu göçmenlerden bir kısmı Anadolu’ya geldiklerinde uzun süre açlık çektiklerinden, yiyecek yer yemez ölmeye başlamıştı. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • Rum isyancılar Tripoliçe’de Rum isyanı süresince gelen en büyük katliamlardan birini gerçekleştirdiler. Tanık olanların kanını donduran saldırılarda, şehirdeki 40 bine yakın Türk 3 gün süresince vahşice öldürüldü. Burada bulunan komutanlar ile ailelerinden oluşan 97 şahıs rehin alındı. Rumlar Türk mezarlığını dahi kazıp, kemikleri yaktılar. İsyancılar, kuşatma esnasında Türkleri gayrete getiren Tripoliçe Kadısı Halim Efendi’yi de üstüne yağ döküp yakmak suretiyle öldürdüler. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • Sınır tespitinde Osmanlı’yı son aşama rahatsız eden haksız bir yöntem benimsendi. Müttefikler, mühim olanın yeni ve zayıf bir Yunan devletinin, kuvvetli ve büyük Osmanlı’ya karşı korunması bulunduğunu, o nedenle organik ve aşılmaz bir sınır hattının oluşturulmasının gerekliliğini vurgulamaktaydılar. Tüm konsept bu yönde şekillenmekteydi. Sınır süresince Osmanlı topraklarında aşılmaz dağlar bulunana kadar hattın Rumeli yönüne çekilme uygulaması birçok sınır ihlallerini de bununla beraber getirdi. Böylece asla hesapta olamayan yerlerin Yunanistan’a bırakılması keyfiyeti ortaya çıktı. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • Sonyel, oldukça geçmeden Mora’daki kentlerin, surlar haricinde başı kesik cesetlerin çürümesinden meydana gelen bir koku ile sarıldığını, başıboş köpekler ve yırtıcı kuşların cesetleri çaladığını, ölü dolu kuyulardaki suların zehirlendiğini, bu yüzden veba salgının baş gösterdiğini vurgulamaktadır. Her tarafta, açlıktan iskeletleşmiş ve korku içinde bulunan Müslüman genç kız ve adam çocuklar inliyorlardı. Bu arada Navarin Rumları, orada meydana gelen korkulu katliamı övünerek anlatıyorlardı. Rumlardan birisi, 18 Türk’ü öldürdüğünü övünerek açıklıyor; başka birisi, 9 hanım ve evladı yataklarında bıçaklayarak iyi mi öldürdüğünü anlatıyordu. Rum isyancılar kısa bir süre ilkin irzlarına geçerek, kol ve bacaklarını kestikten sonrasında surlardan aşağı attıkları bayanların cesetlerini, Helen davasına destek olmak suretiyle Avrupa’dan gelen gönüllülere gururla gösteriyorlardı. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • Atina, 7 Mayıs 1821’den itibaren kuşatma altındaydı. Kaledeki Türkler, bilhassa susuzluğa daha çok yanamadı. İsyan başlarken Atina’nın nüfusu 6 bindi ve bunun ortalama 2 bini Türktü. Rumlar teslim olmaları şartıyla Türklere dokunmayacakları garantisi vermekteydi. Ancak Kolokotronis idaresindeki isyancılar sözlerinde durmadılar ve gene Müslümanlarin çoğunu katlettiler. Atina sokakları kızıla boyandı. Geride kalan çocuk ve bayanlar tutsak alındi yada köle olarak satıldı. Burada yaşanmış olan vahşet görüntüleri, muharebeye gönüllü katılan Avrupalıları isyan ettirecek boyutlardaydı. Atina’daki Türkler’den sadece 270 kadarı bir Fransız gemisi ile İzmir’e sevk edilebildi. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • Yunan kaynaklarında, 1821 isyanı başladığında, 1830 zamanı itibariyle bağımsız olan Yunan Devleti’nin sınırlarına bırakılan yerlerde yaşayan Türklerin sayısı 90.800 olarak verilmektedir. Bu oranın toplam nüfus içindeki nispeti %11,9’a karşılık geliyordu. Eğriboz’da ise 7.163 Türk yaşamaktaydı. İsyan bittiğinde Mora Yarımadası’nda bir tek Türk dahi kalmadı. Sadece Tripoliçe’de 40 bin Müslüman yaşamını yitirdi. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • İbrahim Paşa, o aşamada oldukça eleştiri ve tartışılan bir karar aldı. Tripoliçe’nin yeniden asilerin merkezi ve direniş noktası olmaması İçin kale duvarları ile burçları lağım ile yıktı. ek olarak kale içindeki cami ve mescitler ile bina ve menzillerin tamamını ateşe vererek yaktı. Paşa tarafındaki askerlerle Moton’a döndü. İbrahim Paşanın Tripoliçe’de binaları yıkması padişahı üzmüştü. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • Rum isyanında en büyük vahşet Tripoliçede yaşandı. Burası yönetim merkeziydi. Ayrıca etraftan birçok Türk buraya siğınmış durumdaydı. 1821 sonbaharında asi Rumlar, Mora’nın merkezi Tripoliçe’yi ele geçirerek mühim bir stratejik üstünlük kazandılar. Beş ay süresince 50–60 bin Rum tarafınca aralıksız kuşatılan kaleye desteğe gelen Bayram Paşa, 7 Eylül 1821’de yenilgiye uğradı. Rumlar kaledeki Türklerin İzmir’e nakledilmeleri karşılığı 5 milyon kuruş karşılık istediler. Bu nedenle görüşmeler uzadı. Rumlar Arnavut askerlerin tedbirsiz davranışı yüzünden anî bir baskınla kaleyi ele geçirerek büyük bir kırım yaptılar. Kin dolu Rumlar, Türk mezarlığını dahi kazıp, ölüleri çıkararak yaktılar. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)
  • Meşhur İngiliz yazar William St. Clair, Mora’daki Rum katliamlarını şu çarpıcı cümlelerle aktarmaktadır: “Yunanistan’da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında âni olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildiler. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler. Çiftliklerde veya tecrit edilmiş toplumlar halinde yaşayan Türk aileler kısa sürede öldürüldüler, yakılan evleri cesetlerin üzerine yıkıldılar. Olaylar başlayınca evlerini bırakarak en yakındaki kente sığınmaya çalışanlar da isyancı güruhu tarafından yollarda öldürüldü.. Küçük kentlerdeki Türkler evlerine kapanarak kendilerini korumaya çalıştılarsa da bunlardan pek azı kurtulabildi. Bazı yerlerde açlığa dayanamayarak hayatlarının bağışlanacağına dair onlara söz veren asilere teslim oldular, ama yine öldürüldüler. Ele geçirilen Türk erkekler derhal öldürülüyor, kadınlar ve çocuklar köle olarak asilere dağıtılıyor, ama daha sonra onlar da öldürülüyorlardı. Mora’nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı. Çoğu kez Ortodoks papazlar onlara önderlik ediyor ve sözde kutsal eylemlerinde onları kışkırtıyorlardı”. (Unuttuğumuz Mora Türkleri)

YORUMLAR

YORUM YAZ!

Yorum Ekle



[

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Oto Aksesuar toptan çakmak
Pusulabet Betoffice Giriş ataşehir escort pendik escort sitene canlı tv ekle bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler madridbet meritking kingroyal madridbet yeni giriş kingroyal giriş